6 Şubat 2011 Pazar

Bavul -(1)



"Şşşşt!" dedi biri. Saat 04:35, ve saat dört buçuğu beş gece kimsenin "şşşşt" demeyeceği, böyle bir niyeti olsa dahi diyemeyeceği bir coğrafyada yaşıyorum ben. Yan odada anneannem uyuyor ancak o seslenmiş olamaz, zira kendisinin iki büyük çılgınlığı vardır ve sabahın beşinde seslenmek bu çılgınlıklara dahil değildir. Bu "çılgınlık"lardan biri yatmadan önce yanına limonlu su almasıdır – limonlu su harareti alır-, diğeri ise yastığının yanıbaşında TRT FM'den şaşmayan radyosu olmadan uyuyamamasıdır. Anneanne ihtimali ortadan kalktığı an sesin bilgisayardan çıktığını düşündüm, ancak simge durumundaki programlara baktığımda hiçbirinden "şşşt" sesini alamayacağımı fark ettim çünkü Facebook'un "şşşt"lediğine henüz tanık olmadım. Microsoft Word'ün "şşt"lemeyeceği de apaçık, "e kim şşşt dedi o zaman?" diye düşünürken, bir "şşşt" daha geldi. Böylesi esrarengiz durumlara maruz kalan kişiler, verdikleri tepkilere göre ikiye ayrılırlar : "Enemy at The Gates"'i izledikten sonra "Hacı her durumda temkinli olmak lazım, yavaş nefes al ve objelere yoğunlaş." cümlesini yaşam felsefesi haline getirenler ve diğerleri. "Enemy at The Gates" i izlemiş biri olarak olaya temkinli yaklaştım ve "şşşt" çağrısına yanıt vermedim.


"Hey dostum, bileklerindeki feodal prangalardan sıkılmadın mı ha?"

Tatil nedeniyle yanıma aldığım ve her tatilde otogardan evime kadar taşımak zorunda olduğum bavulumun bu doğaüstü yeteneği beni şaşırttı şaşırtmasına, ancak sohbeti güzeldi. Aynen aktarıyorum :

Dostum sana diyorum hey, sıkılmadın mı ha?

"feodal prangalar".. Bir bavula göre iddialı cümleler bunlar, insanoğlunun bile geldiği son aşama "düşsel avuntular" iken, sen bu raddeye nasıl gelebildin? Hadi onu da geçtim, "dublaj jargonu"na ne ara alıştın?

Hey hey hey hey !.. Yapma dostum, normal bir bavul olamazdım, anlasana. Düşün adamım, sadece düşün. Hayallerini düşün, planların.. Hepsi uçup gittiler. Bunlara birer birer tanıklık ettim ve sen, sen hayallerine uzanmak yerine otoriteye boyun eğen adi bir budalanın tekisin.

Budala ha? Sen, sen kafeinin yan etkisinden başka bir şey değilsin, bir bavulsun, ve bu bavul halinle kalkmış bana hayallerimden bahsediyorsun, sen, otogar ve ev arası mesafeden başka hiçbirşeye tanıklık etmemiş olan mavibir bavulsun ve ..

Hey hey hey dostum.. Lütfen biraz beni dinle ve sözlerime kulak ver. Biliyorum, lanet olası bir bavulum tamam mı. Ama şunu aklından çıkarma. Dostum, benimle konuşurken gözlerimin içine bakar mısın lütfen?

Çok özür dilerim ancak, hangi göz?

Tamam itiraf etmeliyim ki bu ara çok flim izledin ve onların etkisinde kaldım. Portman da neydi ne oldu be, hele pencereden sokağa ateş etmesi, hatunu görm...

Lafı değiştirme, hayaller demiştin, 4 ay önce alınan bir bavulun sahibinin hayallerini bilmesi,ilginç.

Bavul değil, Jimi de bana.

Mavi bir bavula da Jimi ismi pek gitmemiş, sırıtıyor. Neyse Jimi, hikayeni anlat bana.
Dostum, izlediğin her filmi izledim ve ettiğin her muhabbete tanıklık ettim. Bunun için sana şükranlarımı sunmalıyım. Beni büyük gardrobun üstüne dik bir şekilde koymasaydın, belki de bütün bunlar olmayacaktı ve ben senin yaşam koçun olamayacaktım dostum! İncir de iyiymiş ha, yine alalım dönerken.

Alalım mı? Bir dakika, durum değerlendirmesi yapmalıyım. Yaşadıklarıma tanıklık ettiği için bana şükranlarını sunan bir bavul, ismi de Jimi. "8 Mile" filminden fırlamış bir diksiyonla, hayallerimin peşinden gitmediğimi iddia ediyor. İncir seviyor, ve Nathalie Portman'dan söz ediyor. Bir daha kahve içmemeliyim, evet evet, ya da içmeliyim ama BİM'den almamalıyım, kafeinin gözünü çıkartmışlar.

Mississippi ?

Mississippi mi? Bu kadarı da fazla ama.

Evet adamım, Mississippi. 74 model Chevrolet ile kimseye haber vermeden Mississippi'ye kaçmayı düşündüğünü, Lennon'ın veliahtı olduğuna inandığını ve bunu tüm dünyaya açıklamak konusunda Hasan Mezarcı'dan bile daha cesur davranabileceğini, Beatles'ın hiçbir üyesine benzemediğin için duyduğun utancı, kısacası hakkındaki herşeyi biliyorum.

Vuh! Bu kadar şeyi ne ara öğrendin peki?

Sen anlattın dostum, ben sadece kulak misafiriydim. Muddy Waters ile Gary Moore'u kıyaslaman ise tam bir aptallıktı. Dikkat et kahven dökülecek!! Oh.. Neden adamım? Neden hayallerini erteledin? Kaçacaktık buralardan, bu lanet olası sistemde nefes alamamak, çırpındıkça batmak ve sonunda sistemin çarkının dişlilerinden biri olmak.. Görüyor musun dostum, gelecek lanet olası gerçeklere gebe.

"Gebe", o da güzel. "gebe" diyebilen bir bavulum var, adı da Jimi.

"İnsan" demişti Waters, "insan ya açsa, ya da aşıksa blues yapar". "A Hard Day's Night" dinlerken hayaller kuran, ve bu hayallere bakanlıklar yerine kaldırım taşlarını dahil eden ben değildim dostum!.. Hey, görmüyor musun gökyüzünü?

Haddim değil ama, sen gördün mü?

Görmedim ama hissedebiliyorum dostum, "lucy in the sky with diamonds", "müziklerim" klasöründe.

Bilgisayarımdaki klasörü görebilen bir bavul gökyüzünü de görebilmeli bence?

Unutma dostum, her sohbetine tanık olmuş bir bavulum ben.


(devamı haftaya..)

Bavul -(2)


(kaldığı yerden devam)

- İddialı, güzel cümleler bunlar. E tabi, konuşabilen bir bavuldan “Canım hepsine tanıklık edemedim, sadece odadaki muhabbetlere kulak misafiri oldum.” gibisinden mütevazi bi’ cümle beklenmez. Ama şunu da inkar edemem. Konuşabilen bir bavul olsam, adım da Jimi olsa ben de sallardım. Nihayetinde konuşabiliyorum, bir yaşam felsefem var ve sahibimin bileklerindeki feodal prangalardan hiç haz etmiyorum.. Sanal bebek bile senden daha mert Jimi, üzülerek söylüyorum. En azından altına pisleyince haber veriyor, insanlar gibi kendisinin de altına pisleyebileceğinin ve bu ihtiyacının farkında, pisliyor ! Hem konuşabilen bir bavulun görevi sahibinin bilgisayarındaki “müziklerim” klasörü olmamalı. Kurgun niteliksiz. Edremit’ten alınan ve üstüne üstlük “indirimli” olduğu için alınan bir bavulun ilgi alanı sahibinin Mississippi hayali olmamalıdır, onu da geçtim sende “Jimi” tipi yok. Ne bileyim, sonuçta Edremit’ten “indirimli” olduğu için alınan, iktisadi bazda değerlendirildiğinde bütçeyi sarsmayacak basit bir bavulsun Jimi. Senin feodal prangalardan ziyade, “Susurluk dinlenme tesisleri”nden bahsetmen gerekiyor, onu da geçtim üzerinde şifre var Jimi. Şifreyi unuttuğum anlarda bana şifreyi söylesen görevini tamamlamış olursun. Ve sana bir öğüt, insanlar – senin anlayacağın dilde bavul sahipleri- bulundukları ve bavullarını getirdikleri mekanlar haricinde de konuşurlar, anlarsın dostum, sosyal varlıklar !..

- Adamım, şimdi yüzündeki tebessümü yavaşça masaya bırak ve beni dinle. Tamam, bavulum. Mutlu olduysan bunu defalarca kez tekrar edebilirim, evet bavulum tamam mı, ha? Mutlu oldun mu dostum? Seni gidi küçük adam, tatil dönüşü 3. gözümde unuttuğun fındıklar kadar küçüksün ve sana küçük bir hatırlatma, kabuklarını kıramadığın taktirde asla mutlu olamayacaksın !.. Ahbap, örneklemelerde sorun yaşıyorum ama bozuntuya verme. Yemiş literatürümün sadece incir ve üzümden, kitap dağarcığımın ise sadece birkaç kitaptan oluştuğunu biliyorsundur umarım. İncir ! Evet, incir olmayı denemelisin. Fındık gibi sert ve ulaşılmaz olmaktansa incir gibi fit olup ateşli piliçlerin peşinden koşturmayı kim istemez ki ? Düşünsene dostum. Hem fındıklara hiçbir dişi bakmaz adamım, ama herkes incirin peşinden koşar ve incirler piliçleri kapar dostum, sen de bunu yap!..



- Sanırım olayı çözmeye başlıyorum Jimi. Üzüm ve incir haricinde, hangi gözünde hangi eşyalarımı unuttum?

- Uuu ! Olay çözüyoruz, hem de heyecanlı. Tamam ortak, ama baştan anlaşalım Mr. Holmes ben olmalıyım. Çünkü ben cesur ve yetenekliyim. Sense Dr.Watson olmalısın, tutuk, ve geri planda.

- Jimi kes şunu !

- Tamam o zaman, Watson ben olayım?

- Jimi, arka balkonda eskimiş valizler duruyor ve yolunu gözlüyorlar. Hem seversin, çok sıcakkanlılar ?

- Tamam dostum, ben köpek olayım sen Holmes ol ?

- Jimi sus !.. Şimdi, çözmemiz gereken bir mesele var. İncir ve fındık haricinde, başka nelere sahipsin?

- Sana ait iki kitap, yine sana ait bir günlük, bir gazete ve yine sana ait bir poster.

- Haha! Kitaplardan birisi Sherlock Holmes olmalı?

- 12’den Holmes !.. Devam edelim, çok heyecanlı.

- Poster Jimi Hendrix’e ait?

- Foxey.. Aynen öyle!. Dostum, kıvranma da söyle hadi şu gizemli formülü !...

- Yani bavuluma Das Capital koysaydım eğer, Marx’ın veliahtı olacaktım öyle mi? Hey Jimi !..

- Dostum sen sormadan ben cevaplayayım, diğer bavullar konuşuyor mu konuşmuyor mu hiçbir fikrim yok, şu lanet olası “Lost Room” dizisinin etkisinden çıkmanı rica ediyorum artık, kaç gün oldu…

(Jimi’nin aksanından ve verdiği örneklerden anlamıştım ki, odaya yerleşmeden evvel içinde unuttuğum kitaplarımı kelimesi kelimesine öğrendiği yetmiyormuş gibi, aynı zamanda günlüğümü de içinde barındırdığı için bütün bunları yorumlayabilme yetisini kazanmıştı. Eşyalarımdan dolayı bir erkek gibi davranıyordu. Yani Jimi, içinde unutulan her nesneyi herşeyiyle çözümleyebiliyor ve bu nesneler sayesinde bir kimliğe bürünüyordu. Peki konuşabilme yeteneği? Orası tam bir muammaydı.)
- Jimi, fermuarını açmak zorundayım. Ama lütfen bunu tecavüz olarak algılama olur mu? Çünkü sahipler valizlerinin fermuarını açarlar ve ..

- Hey, o da ne?

- Bir kitap , Jimi. Koyacak bir yer bulamadım, eh bavul idealdir.

- 3. gözümde fındık var, 4. gözüm müsait yalnız açarken dikkat et fermuar meme yapmış, açılırken zorluk yaratıyor. Peki ya bu, hangi kitap?

( Deney yapacaktım. Sherlock Holmes’ten , okuduğu diğer kitaptan, günlüğümden ve sayemde izlemiş olduğu bütün filmlerden sonra bu kitabı da okuyunca düşüncelerinde ne gibi değişiklikler olacaktı?.. Ah Jimi, keşke bütün bunlar hiç yaşanmasaydı..)

- İlgini çekeceğine eminim Jimi.. Kitabın adı “ Kariyerim ve Geleceğim”..

(devamı haftaya)